Av. Ali Deman Güler: Şeffaflık için Harmandalı’yı Baro’ya açın!

Av. Ali Deman Güler: Şeffaflık için Harmandalı’yı Baro’ya açın!

Son dönemlerde insan hakları ihlalleri, işkence ve kötü muamele iddialarıyla gündemde olan Harmandalı Geri Gönderme Merkezi meclisin gündemine de taşındı. İzmir Barosu Göç ve İltica’dan sorumlu Yönetim Kurulu üyesi Ali Deman Güler, ‘Avukata erişim konusunda ciddi bir sıkıntı var. Mülteciler avukata erişemiyorlar’ dedi.

Sık sık işkence ve kötü muamele iddialarıyla gündeme gelen Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne bağlı Harmandalı Gönderme Merkezi, insan hakkı ihlalleri iddialarıyla gündemden düşmüyor. Son günlerde artan şikayetlere ise CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan ise İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün cevaplaması istemiyle soru önergesi verdi.
İnternette Harmandalı Geri Gönderme Merkezi olduğu iddia edilen “Yardım edin”, “Yemek”, “Burası Guantanamo” şeklindeki yardım çığlıkları bulunan video, Harmandalı’nda yaşanan trajik görüntüyü gözler önüne serdi. Son dönemlerde avukatların içeride kilitli kalması, usulsüz arama, kadın sığınmacıya yönelik işkence ve Afrikalı bir mültecinin gizemli ölümü gibi olayların basına yansımasının ardından yetkili merciler iddialara ilişkin herhangi bir açıklama getirmedi.
Öte yandan merkez ile ilgili milletvekilleri tarafından TBMM’ye verilen soru önergeleri yanıtsız kaldı. İzmir barosu ve sivil toplum örgütlerinin merkeze dair yaptıkları çağrılar karşılık bulamadı.

 

Hak ihlalleri var

İzmir Barosu Göç ve İltica’dan sorumlu Yönetim Kurulu üyesi Ali Deman Güler, burada yapılan muamelenin cezaevlerini aştığını savunarak, “Burası bir cezaevi de değil. Burası ne diye sorarsanız, idari bir gözetim birimi. Buraya yerleştirilen insanlarda kriminal insanlar değil. Ama buna rağmen biz bazı zamanlar cezaevlerini aşan miktarda hatta ötesine geçen hak ihlalleri ile karşı karşıya kalıyoruz. Buna yönelik şikayetler oluyor.” dedi.

 

Türkiye hazırlıksız yakalandı

Mültecilerin hukuka ve adalete erişim konusunda problemler yaşandığına dikkat çeken Güler, şunları söyledi:
“Müvekkillerimizin yaşadığı çok ciddi hukuk ihlalleri var. Öncelikle bu birimlerin yapılışından beri süregelen bir sıkıntı var. Bu birimler yapılırken bu şekilde planlanmamıştı. Daha sonra Avrupa Birliği ve çeşitli uluslararası kurumların bütçeleri devreye girince yapısı değişti. Türkiye’de bir şekilde hukuksuz olduğu anlaşılarak yakalanan ya da kendi haklarında ülkelerinden sınırdışı kararı verilen kişiler orada kapalı tutulmaya başlandı. Bunun dışında yasal mevzuattan kaynaklanan bazı sıkıntılar da var. Temelde bizim 1951 sözleşmesi dediğimiz mültecilerle ilgili uluslararası bir sözleşme var. Bir de 1967 protokolü var. Türkiye bunları imzaladı ama coğrafi kısıtlama getirilmiş. Dolayısıyla biz Türkiye’nin doğusundan gelen yani avrupadan gelmeyen herhangi bir yabancıya mülteci statüsü veremiyoruz bu genel bir problem ikincisi yoğun mülteci akını. Dünyanın en fazla mülteci kabul eden ülkesi haline geldik. Ama buna Türkiye hazırlıksız yakalandı. Herhangi bir yasal altyapısı yoktu. Yıllarca bu işin içinde mülteci akınından önce de çalışmamıza rağmen bu yasal altyapıyı bir türlü kurduramadık. Kriz anında bir şeyler üretilmeye çalışıldı. Mevcut olan sistemin doğru bir sistem olduğunu düşünmüyoruz.”
Türkiye’nin mülteci kavramını dünyanın gerisinde yorumladığını belirten Güler, Suriyelilere geçici statü verildiğini ayrıca misafir kavramı ile tanımlandığını bunun uluslararası iltica hukukunda hiçbir karşılığının olmadığını ve bunun gibi birçok sorunun birikerek çoğaldığını çözülmediği takdirde daha kötü sonuçlar doğuracağını söyledi.

 

Suçluysa cezaevine gönderin

Türkiye’deki mülteci sorunu ve geri gönderme merkezlerinin durumunun siyasi gündeme göre yeniden şekillendiğini söyleyen Güler, “Mültecilere karşı bir tepki geliştirdiği zaman siyaset dolayısıyla geri gönderme merkezlerinin kapasitesi yetmemeye başlıyor. Şu anda 750 kişilik bir merkez. Ama duyduğumuz kadarıyla çok fazla insan var orada. Geçtiğimiz hafta İl Göç İdaresi Başkanı Baromuzu ziyaret etti. Bu işin geldiği nokta aslında hiç kimsenin istemediği bir nokta avukatlara karşı bir şiddet var. Kapalı tutuluyorlar. Avukatların üstü aranıyor. Bunların hiçbir yasal altyapısı yok. Avukatlar çok yoğun güvenlikli bir cezaevine girermiş gibi muamele görüyorlar. Bizim orada bir korkumuz yok çünkü oradaki insanlar suçlu değiller. Suçlu olursa cezaevinde bulunması gerekiyor.” diye konuştu.

Bu gönderiyi paylaş