Avukat Deman Güler’den, AKP’nin avukat vekiline çağrı: ‘Gökkuşağı bayrağı önünde fotoğraf çektirmek isteriz’

Avukat Deman Güler’den, AKP’nin avukat vekiline çağrı: ‘Gökkuşağı bayrağı önünde fotoğraf çektirmek isteriz’

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, LGBTİ+ ‘Onur Haftası’ nedeniyle sosyal medya hesabında yapmış olduğu paylaşıma, AKP İzmir Milletvekili Hamza Dağ’dan skandal bir yanıt gelmişti.

Özgürlük ve insan hakları ile ilgili bir meseleyi, ‘toplumsal ifsat’, ‘milli ve dini değerler’ gibi kavramlarla açıklamaya çalışan AKP’nin hukukçu milletvekilinin sözlerini, İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Ali Deman Güler’e sorduk.

İnsan Hakları Hukuku’nda çalışmalar yapan Güler, Soyer’in açıklamasına destek çıkarken, meslektaşı Dağ’ı da üyesi olduğu İzmir Barosu’na davet ederek, “Baromuz LGBTİ+ Komisyonu üyesi meslektaşlarımız ve yönetim kurulumuzla beraber kendisine LGBTİ+ hakları konusunda çağdaş hukuk standartlarını anlatmak ve gökkuşağı bayrağı önünde bir fotoğraf çektirmek isteriz.” dedi.

LGBTİ+’lar, Hamza Dağ’ın açıklamasında bahsettiği ‘toplumsal ifsada’ nasıl yol açabilir? Milli-dini değerlere ve aile yapısına nasıl zarar verebilir? 17 yıllık iktidarlarında kadın cinayetleri, çocuk istismarı vb. konularda hiçbir ilerleme kaydedemeyenlerin, LGBTİ+’lar hakkında böyle bir eleştiri yapmasını nasıl değerlendirirsiniz?

Öncelikle ifadenin bütününe bakmakta fayda var. AKP Genel Başkan Yardımcısı, Sayın Tunç Soyer‘in paylaştığı bir twitter açıklaması ve görselini ekte tutarak“Toplumsal ifsada yol açacak düşünceleri “Özgürlük” kisvesi altında alenen yaşayarak milli ve dini değerlerimizi hedef alanları can-ı gönülden desteklemek, bu millete karşı yapılan büyük bir ayıptır.” diyor. Hemen hemen aynı yıllarda aynı fakültede okumuş bir meslektaşı olarak, bu ağdalı dilin topluma olduğu gibi bana da uzak olduğunu belirtmek isterim. Muhtemelen bu dilsel tercih, hem toplumdan kopuşun bir işareti hem de sözün tesirini kabul edilebilir kılmak için bir araç. Burada kullanılan “ifsat” sözcüğü “düzeni bozmak ve karışıklık çıkarmak” anlamına geliyor. Dolayısıyla barışçıl gösterilerde sıklıkla kullanılan “kamu düzeni” meselesine belki farkında olmadan atıf yapılmış oluyor. Fakat, toplumsal düzeni bozan ve karışıklık çıkaranın kim olduğu sorusu da muallakta. Zira hemen her barışçıl kitlesel açıklamada gördüğümüz üzere sakince toplanan, dertlerini medeni bir şekilde dile getirmek isteyen yurttaşlar bir aşamadan sonra güvenlik güçlerinin sözlü ve fiziksel müdahalesi ile karşı karşıya kalıyorlar. Esas “ifsat” da burada meydana geliyor. Türkiye’nin tabi olduğu ulusal ve uluslararası hukuk, toplumsal gösteri ve yürüyüşleri hak olarak tanımlamış durumda. Ne var ki ifade hürriyetinin bir dışavurumu olan bu hakkın özü yanlış ve hukuka aykırı uygulamalarla iyiden iyiye zedelendi. Kamu düzeni denilen kavramın, uluorta ve her basit vakada dile getirilmesi de bu zihniyetin göstergesi. Çünkü esasında, hakkın özünü etkileyecek sınırlamalar ölçülülük kriterleri ile denetleniyor ve meşru bir amaca yöneltilmiş müdahaleyi ancak amaç ve araç arasında bir orantılılık varsa tasvip ediyor. Özetle söylemek gerekirse, son birkaç yıla kadar hiçbir sınırlama olmadan özgürce gerçekleştirilen ve bilinen hiçbir “düzen bozucu” sonuç doğurmayan onur yürüyüşlerinin yasaklanması hukuki bir sebebe değil iktidar partisinin kendi ahlak anlayışına dayanıyor.

Biz İzmir Barosu olarak bu çarpık ahlak anlayışını temelden reddediyoruz. Bu sebeple de Türkiye’de bir baro çatısı altında ilk kez LGBTİ+ Komisyonu’nu kurma cesareti gösterdik. Söylediğiniz gibi çocuklar özel yurtlarda tecavüze uğrarken, her kesimden kadın can güvenliğinden yoksun şekilde yaşamak zorunda kalırken, her türlü hakaret ve iftira siyasete egemen dil halini almış ve halk iradesinin bile kabul edilmediği seçimler henüz atlatılmışken bize zorlama bir ahlak dayatması yapılması tek kelime ile gülünçtür.

Hukukçu bir milletvekili, nasıl bir ekolden yetişmiş olmalı ki, insan hakkı olan bir meseleye milli ve dini değerler üzerinden bakabiliyor?

Bugün pek çok yerde evrensel hukukun tam karşısında duran, her gün hak savunucularını suçlayan, delilsiz ve içtihada aykırı seçim yenilenmesi kararı veren, gazetecileri iddianamesiz şekilde yıllarca cezaevinde tutan kişiler de bu ülkenin yetiştirdiği “hukukçular”. Bu hukukçularla aynı okullarda okuduk, aynı stajları yaptık, aynı mahkemelerde çalıştık. Örneğin açıklamanın sahibi Sayın Hamza Dağ hala baromuz üyesi bir avukat. Dolayısıyla bir ekolden ziyade belki de bir kopuştan bahsetmek doğru olacaktır. Çünkü, 17 yıllık iktidarı boyunca AKP ciddi bir kadro revizyonuna gitti. İktidarının ilk yıllarında kullandığı dili ve siyasi programı bir kenara atarken o dilin ve siyasetin gereği olan evrensel hukuku da terk etmiş oldu. Bu sırada gemide kalanlar ister istemez söz konusu yeni ve totaliter hukuk dilini benimsediler. Sonuçta her rejim kendi hukukunu yarattığı gibi ona uygun hukukçuyu da bir şekilde bulacaktır. Evrensel normlar üzerinden yapılacak bir değerlendirmede hiçbir rasyonel akıl, özgürlükler meselesini bir dini bakış açısıyla sınırlamaz. Medeni dünya bu seviyeyi geçeli yüzyıllar oluyor.

Hukukçu bile böyle düşünürken, topluma doğruyu nasıl anlatmalı?

Meselenin toplumdan önce hukukçulara anlatılması gerektiğini düşünüyorum. Burada söz konusu yasağın öncelikle ifade hürriyetine, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına aykırı olduğunun altını çizmek gerekiyor. Fikirlerini özgürce ifade edemeyen, buna alan bulamayan toplumlar, çağdaş uygarlığın parçası olamazlar. O sebeple gelişmenin, kalkınmanın bir koşulu olarak insan haklarını ısrarla savunmalıyız. Çoğulcu topluma, farklı seslere tahammül gösteren hatta bunların yeşermesi için alan yaratan ulusların hangi refah seviyesinde olduklarını dikkatle incelemeliyiz. Biz hukukçular olarak yasakları öne alan, özgürlükleri tali bir kavrama indirgeyen anlayışın esiri olamayız. Bugün Birleşmiş Milletler’de kabul edilmiş olan kararlarla LGBTİ+ bireylere karşı ayrımcılık yasaklanmaktadır. LGBTİ+ bireylere yönelik şiddete karşı BM nezdinde önemli düzenlemeler yapılmaktadır. Dahası 2016 yılından bu yana ‘Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Bağımsız Uzmanı’ adı altında bir özel raportörlük kurulmuş ve çalışmalarına başlamıştır. Dolayısıyla uluslararası insan hakları hukukunun, LGBTİ+ hakları konusunda bugün geldiği aşamayı takip ederek ülkemizin de bu standartları kabulüne çalışmak tüm hukukçuların görevi olmalıdır.

Tunç Soyer’in konuyla ilgili açıklamasına neden destek çıkmak gerekir? ‘Çok Renk, Çok Ses, Çok Nefes’ anlayışı, bir topluma (siyasi, ekonomik, kültürel vb.) ne gibi katkılar sağlar? Hamza Dağ’ın ‘özgürlük kisvesi’ diyerek küçümsediği şeyin, bir ülke için önemi nedir?

Bir kere bu kadar dar bir özgürlük tanımını kabul etmek mümkün değil. Yasaklanan ve tarafımızca desteklenen şey de esasında, bir toplumsal grubun kendi kimliğini açıkça ifade edebilmesi, ayrımcılığa karşı uygulamaları gündeme taşıması, kendilerine yönelik şiddeti eleştirmesi için dünya çapında yaptıkları bir yürüyüş. Yani kimsenin “alenen yaşadığı” bir şey yok, kimse milli ve dini değerlere karşı tutum almıyor. Kaldı ki evrensel çapta korunan fikir ve ifade hürriyeti, toplumu sarsan düşüncelerin dahi özgürce ifade edilmesinden yanadır. Tabi güncel durum her ne kadar bu sözü anlamsızlaştırmaya başlasa da ülkenin anayasasında yer alan laiklik ilkesini de ayrıca hatırlatmak gerekiyor. Millete karşı yapılan ayıp söz konusu ise bu milletin bir parçasının da LGBTI+ bireyler olduğu unutulmamalıdır.

Sayın Soyer bu anlamda çok değerli bir çıkış yaparak özgürlüklerden yana tavır almıştır. Kendisinin izlediği, İzmir’i bir dünya kenti haline getirmek siyaseti ile bu tavrın doğrudan uyum içinde olduğunu düşünüyorum. Bir siyasetçi yalnızca kendisine oy getirecek, rahatını kaçırmayacak konularda görüş bildirirse görevini tam manasıyla yapmış olmaz. Sayın Başkan’ın tüm bu kaygılardan uzak ve özgürlüklerden yana yaptığı açıklamayı her bakımdan destekliyorum. Ülkemizin çağdaşlaşması yönünde irade gösteren tüm hukukçular Sayın Soyer’in yanındadır. İzmir’i adı insan haklarıyla birlikte anılan bir kent yapmak için bu güzel örnekleri çoğaltacağız. Sayın Soyer’e bu vesile ile örnek tavrı için teşekkürlerimi sunuyorum.

‘Onur Haftası’ boyunca Londra’daydınız. İki ülke arasında nasıl bir karşılaştırma yaparsınız?

İnsan hakları konusunda uzman hukukçu ve hak savunucuları ile görüşmeler yapmak, baromuzun İzmir Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere diğer birçok sivil toplum kuruluşu ile birlikte yürütmeye başladığı “insan haklarının başkenti” vizyonu hakkında görüş alış verişinde bulunmak adına geçtiğimiz hafta İngiltere’ye bir ziyarette bulundum. Tüm Londra’nın bir festival halinde Onur Haftası’nı kutladığını kendi gözlerimle gördüm. Sivil ve resmi binaların, kamusal alanların ve hatta kimi tarihi ve dinsel yapıların üstünde dalgalanan gökkuşağı bayrağı, meselenin dünya açısından geldiği noktayı anlatıyordu. Londra gibi dünyanın en büyük metropollerinden birinde herhangi bir “ifsat”, kamu düzeninde bozulma görmedim. Britanyalı LGBTİ+ bireyler “özgürlük kisvesi” altında milli ve dini değerleri hedef alıyorlar mı bilmiyorum ama bu barışçıl hava içinde Britanya’nın kişi başına düşen milli hasılasının yıllık 42.000 dolar seviyesinde olduğunu, bu rakamın yakın tarihte Türkiye için ancak 9.000 dolar seviyesine ulaştığını söylemek gerekir. Yurttaşlarımız aynı ekonomik kalkınma ve özgürlük karşılaştırmasını İzlanda, Belçika, Lüksemburg ve İrlanda üzerinden de yapabilirler. Çünkü, bahsi geçen bu dört ülkenin de başbakanı açıkça LGBTİ+ birey olduklarını deklare etmiş kişilerdir. Dolayısıyla ülke yöneticilerimizin boş polemik konuları yaratmak suretiyle havanda su dövmek yerine özgürlükleri genişleterek, yurttaşların ekonomik kalkınmalarına dair bir programa yönelmeleri elzemdir. Sayın üyemiz Av. Hamza Dağ’ı daha önce hukuk meselelerini konuşmak üzere baromuza davet etmiş ancak olumlu bir yanıt alamamıştık. Bu vesile ile kendisini bir kez daha İzmir Barosu’na davet ediyorum. Baromuz LGBTİ+ Komisyonu üyesi meslektaşlarımız ve yönetim kurulumuzla beraber kendisine LGBTİ+ hakları konusunda çağdaş hukuk standartlarını anlatmak ve kendisiyle gökkuşağı bayrağı önünde bir fotoğraf çektirmek isteriz.

Bu gönderiyi paylaş