Göz Yaşartıcı Gaz: Savaşta Yasak, Hopa’da Serbest!

Göz Yaşartıcı Gaz: Savaşta Yasak, Hopa’da Serbest!

Hürriyet Daily News 12 Nisan 2011 tarihinde TBMM Araştırma Merkezi’nin göz yaşartıcı gaz kullanımını yeterli önlem alındığı takdirde uygulanabilir bulduğuna dair bir haber yayınladı.

Araştırma Merkezi bulgularını hangi bilimsel araştırmalara dayandırmış bilinmez ama polisin gazı mümkün olduğunca “güvenli bir şekilde” ve “sağlık önlemlerini alarak” kullanılması gerektiğine hükmetmiş. Haber şu satırlarla bitiyor: “Göz yaşartıcı gaz deride, gözde ve solunum sisteminde olumsuz etki yapar, acı ve tahriş yaratır, geçici körlüğe neden olur. Astım gibi hastalığı olan kişilerde potansiyel bir ölüm riski oluşturur.”

Trabzon Adli Tıp Kurumu Hopa’da 31 Mayısta yapılan başbakanı protesto eyleminde “Su haktır, satılamaz!” yazılı bir pankart taşırken ölen astım ve bronşit hastası emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun cesedine aynı gece yaptığı otopside ölüm nedeni olarak “Biber gazının tetiklemesi nedeniyle oluşan kalp krizi nedeniyle öldü” tanısını koydu.

Hürriyet’in haberiyle bir hayatın sona ermesi arasında geçen kırk dokuz günde polis gaz kullanmayı sürdürdü. Daha önce cezaevleri operasyonlarında, 1 Mayıs alanlarında, Kürt şehirlerindeki hemen her olayda, DİSK binasında, okul bahçesinde, hastane koridorunda kullandığı gibi.

Kaygılar yıllar öncesinden “Biber gazı hangi durumlarda, hangi ortamlarda kullanılmaktadır? Biber gazının insan sağlığına verdiği zararla ilgili herhangi bir bilginiz var mıdır? Toplumsal tepkisini dile getiren göstericilere karşı güvenlik güçlerinin nasıl davranması gerektiği, biber gazı ve şiddet kullanılmasından kaynaklanan toplum psikolojisinin ne tür tepki verdiğiyle ilgili herhangi bir araştırmanız var mıdır?” gibi sorularla TTB tarafından dile getirilse de belli ki kolluk kuvvetlerince dikkate alınmamıştı.

Savaşta da yasak

İşin hukuki detayına girmeyelim isterseniz ama aklımızın bir köşesinde bulunsun diye yazıyorum: Ulu orta bolca sıkılan gazları savaşta düşmana atmak bile yasaktır.

Ayrıca gaz kullanımını yasaklayan Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ne Türkiye de taraftır. Ne var ki sözleşme ülke içinde kullanıma kısıtlama getirmez.

Şimdi “ABD’de var, onlar da yapıyorcular için” bir not: Amerika’nın pek çok eyaletinde göz yaşartıcı gaz kullanımı yasaktır.

Diğer ülkelere bakalım: Gaz kullanmak Fransa’da ancak valinin izniyle mümkündür. Danimarka’da polis gazdan etkilenen kişilerin tedavisine yardımla sorumludur. Hollanda’da ise polis mağdura yardım için yanında nemli bez ve su taşır.

Ayrıca göz yaşartıcı gaz kullanımına izin verilen ülkelerde gazın miktarı, kitlenin ve mensubu bireylerin durumu (hamile, yaşlı, çocuk vs.) uygulama anında muhakkak göz önünde tutulur. Yine de kalabalık gruplarda bunu yapmak çok zor olduğundan gaz kullanmanın zararını orantılılık esasları uyarınca gidermek güç, hatta imkânsızdır.

Dolayısıyla gaz bombası niteliği gereği bireyi değil grubu hedef alır ve onun unsurlarına ayırt etmeden toplu bir şiddet uygular. Göz yaşartıcı gaz kapalı alanlarda asla kullanılamaz. Kullanımı halinde ölüm vakalarına sıkça rastlanılır.

Af Örgütü 1980’lerin sonunda Filistin’de elliye yakın kişinin, 2004 yılında Zimbabwe’de 21 kişinin bu nedenle öldüğünü bildirdi. Kapalı alanda kullanım yasağı gaz bombalarının üzerinde de açıkça yazar.

Ancak kapalı alandan ne anlamak gerektiği çok kafa karıştıran bir sorun. Hopa olaylarında gazın atıldığı bazı caddelerin iki metre eninde, üzeri tenteli dükkânlarla çevrili olduğu dikkat çekiyor. Metin öğretmenin ve diğer mağdurların gaza bu tip bir yerde maruz kalıp kalmadığı da ayrıca incelenmeli.

Gazın uzun vadeli etkileri konusunda hâlâ ciddi şüpheler var. Bu konudaki risk ani ölüm riski kadar ciddi. Tüm bu sakıncalarına rağmen Türkiye uzun yıllardır kitlesel eylemleri gaz bombası yoluyla dağıtıyor.

Devlet bu yöntemi o kadar benimsemiştir ki, en son depolarında gaz kalmadığı için 2 milyon 300 bin TL’yi örtülü ödenekten kolluğa aktardı. Dış alımların üzerine yerli üretim alımlarının da başladığı biliniyor.

İnisiyatif poliste!

Esasen bu gazların nerede, kim tarafından ve hangi miktarda üretildiği ve eldeki stok miktarının Kimyasal Silahlar Sözleşmesi gereği sözleşme kurumlarına bildirilmesi gerekiyor.

Devlet bu rakamları toplumla paylaşmalı. İşin Türkiye açısından en sorunlu tarafı gaz kullanımına dair detaylı bir düzenlemenin hukukumuzda yer almamasıdır. Mevcut düzenleme gaz kullanımının inisiyatifini tamamen kolluğa bırakıyor. Miktar, durum, sayı, kitlenin niteliği gibi kriterlerin değerlendirmesi olayda görevli kolluk amirinin iki dudağı arasında.

Tüm bu nedenlerde ve yeni ölümlerden kaçınmak için kimyasal gaz kullanımının derhal yasaklanmasını talep etmekten başka yol yok.

Bu tür ölümcül kimyasalları kullanmayı “kademeli ve orantılı müdahale” gibi muğlâk kavramlarla düzenleyip kolluğun insafına bırakmak kabul edilemez. Bu tür gazlarda illa ısrar edilecekse gaz bombası yerine bireye yöneltilmesi mümkün olan biber spreylerinin tercih edilmesi ve kullanımı hakkında çok sıkı bir düzenleme yapılması elzemdir.

Bu gönderiyi paylaş