Yazar - nazan

Vatandaşlık

Gayrimenkul Satın Alarak Türk Vatandaşı Nasıl Olunur? Türk vatandaşlığının kazanılmasının birden fazla yolu bulunmaktadır. Gayrimenkul satın alma yolu ile Türk vatandaşlığı kazanılması bu uygulamalardan bir tanesidir. Mevzuatta belirlenmiş prosedürler gerçekleştirildiğinde, Türkiye’de gayrimenkul alan bir yabancı Türk vatandaşlığı alma hakkı bulunmaktadır. Süreç temel olarak dört aşamada gerçekleşmektedir: 1. Gayrimenkul alımı ve usulüne uygun şekilde ödemenin yapılması 2. Uygunluk belgesinin alınması 3. Oturum başvurusunun yapılması 4. Vatandaşlık başvurusunun yapılması Kimler Gayrimenkul Alarak Türk Vatandaşı Olabilir? Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik doğrultusunda, en az 400.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk Lirası tutarında taşınmazı tapu kayıtlarına üç yıl satılmaması şerhi koyulmak şartıyla satın aldığı veya kat mülkiyeti ya da kat irtifakı kurulmuş, en az 400.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk Lirası tutarı peşin olarak yatırılan taşınmazın satışının vaat edildiğine dair noterden düzenlenen sözleşmenin üç yıl süreyle devri ve terkini yapılmayacağı taahhüdüyle [...]

Daha fazla oku...

Uluslararası Alacakların Tahsili

Yabancı bir şirketten alacağı olanlar ne yapmalıdır? “Yurtdışındaki firmalardan ya da kişilerden alacağımız olduğu durumda ne yapmamız gerekir?” uluslararası alanda çalışan hukuk bürolarının en çok duyduğu sorulardandır. Herhangi bir ticari ilişkiyle beraber mal veya hizmet alımı sonrası alacağınız oluştuğu fakat tahsilde sorun yaşadığınız durumlarda gerekli başvuruları en doğru biçimde yapmak zorunludur. Eğer varsa taraflar arasındaki sözleşmelerin niteliği, Türk ve yabancı hukuk mevzuatının ihtilafı çözmeye dair kuralları dikkatlice incelenmelidir. Her ülkenin hukuk usulleri ve mevzuatı farklı olsa da uluslararası ticaretin genel geçer ilkeleri ticari ilişkilerin çözümünde önem taşımaktadır. Yurt dışında bulunan bir firmadan alacağınız söz konusu olduğunda tarafımıza vereceğiniz vekalet ile yurt dışındaki alacakların takibini ve tahsilini gerçekleştirebilir, süreci Türkiye’den takip edebilirsiniz. Yabancı bir taraftan alacağın olmasının normal bir alacaktan farkı nedir? Uluslararası alacaklar bakımından yapılacak olan takibin, diğer alacak takiplerinden ayrılan noktası taraflardan birinin “yabancı” olmasıdır. Yabancı bir borçluya takip yapmak istediğinizde [...]

Daha fazla oku...

“Türkiye krizi başından beri yanlış yönetiyor”

DW Türkçe, Türkiye’nin Avrupa’ya geçişleri engellemeyeceği kararını almasının ardından Edirne’den Ege kıyılarına göçmen yolculuğunun izini sürdü. Bu yolculuk sırasında Edirne’den Avrupa’ya geçemeyenlerin Çanakkale ve İzmir’e geldiğine; Ege kıyılarından Yunan adalarına geçemeyenlerin ise Edirne’ye minibüslerle götürüldüğüne şahit olduk. Kıyılardaki geçiş yoğunluğu, Edirne sınırındaki kadar değildi. Bazı göçmenler “kandırıldığını” düşünerek Türkiye’ye öfkeliyken, bazıları ise Yunanistan’ın sert müdahalesinden şikâyetçiydi. Kimi sınırdan geçmeyi deneyip başarılı olamayınca geri dönüyor, kimiyse hiçbir şekilde dönmeyeceğini, geçene kadar sınırda bekleyeceğini söylüyordu. İnsanların canı pahasına yollara düştüğünü dile getiren avukat Deman Güler, Türkiye’nin mülteci kartını oynayarak Avrupa’ya blöf yaptığını ancak Avrupa’nın da bu blöfü görmezden gelemediğini düşünüyor. Mülteci hakları alanında çalışan avukata göre, göçmenlerin Edirne sınırından Avrupa’ya geçmeye çalışmasının en önemli sebeplerinden biri, Yunan adalarının “açık cezaevine” dönüşmesi… Kaynağa Git

Daha fazla oku...

Mülteci krizi: Gitmeyenler

Türkiye’nin sınır kapılarını açtığı haberleri sonrası çeşitli illerden harekete geçen yüzbinlerce göçmen Edirne sınır kapılarına gitti. Fakat Suriyeliler, sınıra giden göçmenlerin az bir kısmını oluşturuyor. Tarih boyunca göçmenlerin Avrupaya geçiş noktası olarak en sık kullandığı rotalardan biri olan İzmir’de 146 bin 560 Suriyeli yaşıyor. BBC Türkçe’den Ege Tatlıcı, İzmir’de uzun yıllardır yaşayan ve Türkiye’den ayrılmak istemeyen Suriyeliler ve İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Deman Güler ile görüştü. Kaynağa Git

Daha fazla oku...

İnsan hakları avukatı Deman Güler: Yunanistan’a geçecek mültecileri zorlu bir süreç bekliyor

İdlib saldırısının ardından gündeme gelen mülteci krizi kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Türkiye hükümetinin sınır kapılarını açmasının ardından ortaya çıkan insanlık dramını ve uluslararası hukuk prosedürünü İnsan hakları hukukçusu ve İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi avukat Deman Güler ile konuştuk. Yunanistan’ın mülteci politikasının gün geçtikçe geriye gittiğini vurgulayan Güler, “Başta yaşam ve iltica hakkı olmak üzere, beslenme, barınma, sağlık, eğitim, adalete erişim gibi onlarca konuda büyük problemler yaşanacağını düşünüyorum” dedi. İZMİR– Suriye’nin İdlib kentindeki hava saldırısının ardından Türkiye’nin “Avrupa’ya gitmek isteyen mültecileri artık engellemeyeceği” yönündeki haberler üzerine mülteciler Edirne ve İzmir başta olmak üzere kara ve deniz yoluyla tehlikeli yolculuklara çıkmaya başladı. Yüzlerce mülteci, İstanbul’da birçok noktadan minibüs, otobüs ve taksilerle sınır kapısının bulunduğu Edirne’ye doğru harekete geçerken, İzmir gibi kıyı illerde yaşayan mülteciler de Yunan adalarına geçmek üzere Dikili, Çeşme, Ayvalık, Karaburun gibi sahillere yöneldi. Türkiye’nin mültecilerle ilgili aldığı kararı açıklamasından [...]

Daha fazla oku...

25 maddede korona salgınının insan haklarına etkisi

Bugün yaşadığımız kriz günlerinde hukukçuların, insan hakları savunucularının, meslek örgütleri ve sendikalar başta olmak üzere tüm sivil toplumun hatırlaması ve ısrarla savunması gereken temel hak ve özgürlükleri gündemde tutmanın tam zamanı. Bu nedenle salgının etkilediği hak ve özgürlüklerin kısa bir listesini sunmak ve bunları detaylandırmak gerekiyor. Deman Güler* Korona salgını tüm dünyanın ilk ve en önemli gündemi. İnsanlar bir yandan canlarının derdine düşmüşken diğer yandan işsizlik ve açlık tehdidi ile karşı karşıyalar. Söz konusu koşullarda hukuk ve insan hakları konuşmak zor ama bir o kadar da gerekli. Evrensel ölçüde etkisi olan korona salgınının ardından yetmiş yıllık uluslararası insan hakları rejiminin ciddi derecede risk altında olduğunu söylemek mümkün. Bugün tüm dünya pandemiyle başa çıkmaya çabalarken olağanüstü önlemler almak zorunda kaldı. Fakat bu önlemlerin gerek uygulanışı gerekse niteliği birbirinden çok farklı biçimlerde gerçekleşiyor. Ülkemizde yaşanan durum da resmi olarak açıklanmamış bir olağanüstü hal rejimi [...]

Daha fazla oku...

Deman Güler: Salgın, haklarımızı yok etmemeli

İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Deman Güler salgın nedeniyle alınan tedbirler gerekçe yapılarak insan hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmemesi gerektiğini vurguladı: Salgının hukuk devletinden giderek uzaklaşmanın yeni bir aracı haline getirilmesi mümkün. Hakan Aygün’ün tutuklanması, Fatih Portakal’a Cumhurbaşkanı tarafından suç duyurusunda bulunulması taze örnekler… İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Deman Güler DUVAR – Çin’de 2019’un Aralık ayında ortaya çıkıp ülkemiz sınırlarına Mart ayı içinde giren korona virüsü salgını, aradan dört ay gibi uzun bir süre geçmesine karşın hepimizi hazırlıksız yakaladı. Salgına karşı ilk tepkiler her bilinmezde olduğu gibi önce şaşkınlık, ardından korku ve en sonunda da tedbir şeklinde gelişti. Ülkemizdeki ilk vakanın üzerinden yaklaşık bir ay geçmesinden sonra kamuoyu, sağlık sisteminin bu büyük krize vereceği tepki ile ilgileniyor. Ancak korona virüsünün etkisi toplum sağlığının yanı sıra pek çok sosyal meseleyi de tartışılır hale getirdi. Bu dönemde çok az konuşulan fakat [...]

Daha fazla oku...

“Baronun ayrımcılığa uğrayan LGBTİ+ meslektaşlara sahip çıkması gerekir”

“Adalet sisteminin içinde LGBTİ+ bireyler için güven verici uygulamaların işletildiğine hiç tanık olmadım.” “Adaletin bu mu dünya” yazı dizisinde avukatlara mikrofon uzatıyor, LGBTİ+ hakları ve hukuku konuşuyoruz. Yazı dizisinde bugünkü konuğumuz Avukat Ali Deman Güler. İzmir Barosu yönetim kurulu üyesi olan Güler, İzmir Barosu’nun İnsan Hakları Merkezi ile Göç ve İltica Komisyonu’ndan sorumlusu. Av. Ali Deman Güler, “Yaşam hakkından çalışma hürriyetine, işkence yasağından kişi özgürlüğüne en temel konularda dezavantajlı gruplar büyük sorunlar yaşıyorlar. Ama ben LGBTİ+ bireylerin dezavantajlılar içinde daha dezavantajlı bir konuma sahip olduklarını düşünüyorum” diyor. “Türkiye’de adalete güven yaygın şekilde sarsıldı” Dezavantajlı grupların adalete güven ilişkilerini değerlendirir misiniz? Türkiye’de adalete güven meselesi yaygın şekilde sarsıldı. Yurttaşlarla geliştirdiğimiz en kısa diyaloglarda bile en büyük ihtiyaçlardan birinin adalet olduğunu işitiyoruz. Gelişmiş toplumlarda adalet talebinin yurttaşların diline bu denli dolandığını duymazsınız. Tabi bu genel sıkıntılı durumun ortasında bir de dezavantajlı grupların sorunları var. Dezavantajlı grupların [...]

Daha fazla oku...

Barolara dair yeni düzenleme neler getiriyor?

İstedikleri gerçekleşirse 30 üyeli bir baro 4 delegeye sahip iken 10 bin üyeli İzmir Barosu 5 delegeye sahip olacak. Bu plan uygulanabilirse sonuçta iktidara yakın bir TBB yaratılacak. Hesap bu. Yeni öneride bir başka değişiklik de bugün 10 baro ile mümkün olan olağanüstü genel kurula çağırma sayısının 25 baroya çıkarılması ve olağanüstü genel kurullarda seçim imkânının ortadan kaldırılması. Deman Güler* Bu sabah erken saatlerde uzun süredir ülke kamuoyunu meşgul eden ve “çoklu baro” düzenlemesi diye anılan kanun teklifi AKP tarafından Meclis Başkanlığına sunuldu. Yasa teklifini meclise sunan AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan teklifi sunmalarının ardından “Barolar başta olmak üzere hukuk dernekleri, akademik çalışma yapan akademisyenleri teşkilatlı ya da teşkilatsız bütün avukatların görüşlerini aldık” açıklamasında bulundu. Yasa teklifi detaylıca incelendiğinde esas amacın üç büyük kentte çoklu baro sistemine geçmek, Türkiye Barolar Birliği (TBB) başkanını ve yönetimini seçmekle görevli baro delegelerinin sayısını değiştirmek olduğu [...]

Daha fazla oku...

“Hukuk siyasi bir meseledir ve baroların duruşu hukuku olduğu kadar siyaseti de etkilemektedir”

DİNÇER DEMİRKENT: Türkiye’de yargının bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkesine ilişkin sorunlar olabildiğinde derinleşirken yargılama sürecinin eşit bir tarafı olması gereken savunmaya yönelik baskıların da arttığı bir süreci yaşıyoruz. OHAL döneminde çıkarılan kararnameler ile savunmanın haklarının kısıtlanmasından, Soma katliamı davası gibi toplumsallaşmış yargılama süreçlerinde yer alan avukatlara yönelik baskılara kadar birçok pratik karşımıza çıkıyor. Cezaevinde adil yargılama talebiyle avukatlar açlık grevine başlamış durumda. Bu koşullar göz önüne alındığında ilk olarak Türkiye’de savunmanın güncel sorunlarının bir fotoğrafını çekmenizi isteyeceğim. A. DEMAN GÜLER: Türkiye’de savunmanın sorunlarını son dönem yaşananlar üzerinden değerlendirmek gibi bir sıkıntımız var. Bizim ülkemizde tarih yazıcılığının bir türlü istenen seviyeye gelmemesinin bir sonucu olarak avukatlık tarihi ve pratikleri de neredeyse hiç incelenmemiş bir konudur. Avukatlar savunma mesleğinin dünyada ve Türkiye’de nereden nereye geldiğini ancak ilgileri ölçüsünde ve kulaktan dolma bilgilerle öğrenirler. Savunmanın önemi ve niteliğine dair hukuk fakültelerinde neredeyse tek bir [...]

Daha fazla oku...